KÜTÜPHANELER İÇİN YAPAY ZEKA ENTEGRASYONU
BÖLÜM II
Hazırlayanlar: Feyza İçel ve Rabia Yüksel
Modern kütüphanecilik hizmetlerinin dönüşümünde yapay zeka teknolojileri kritik bir rol oynamaktadır. Bu bölümde, yapay zekanın kütüphane süreçlerine nasıl entegre edildiği ve temel uygulamaları ele alınmaktadır. Modern kütüphanecilik hizmetlerinin geleceğini şekillendiren yapay zeka teknolojilerinin bütüncül bir değerlendirmesini sunmaktadır.
YAPAY ZEKANIN KÜTÜPHANE SÜREÇLERİNE GİRİŞİ
YAPAY ZEKA KÜTÜPHANELERDE NASIL KULLANILIR?
Yapay zekanın kütüphanelerle olan ilişkisi, 1976’da Linda C. Smith’in öncü çalışmasıyla başlamış ve günümüze kadar gelişerek devam etmiştir. Kütüphane hizmetlerinde giderek daha geniş bir kullanım alanı bulan yapay zeka teknolojileri; koleksiyonların erişilebilirliğini artırmak, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve kütüphane operasyonlarını optimize etmek gibi temel amaçlara hizmet etmektedir. Sanal asistanlardan robot teknolojilerine, metin madenciliğinden tanımlayıcı yapay zekaya kadar çeşitli uygulamalar, modern kütüphanelerin dijital dönüşümünde önemli rol oynamaktadır.
Yapay zekanın kütüphanelerdeki tarihi düşündüğümüzden çok daha eskiye dayanmaktadır. 1976’da Linda C. Smith, bilgi erişim sistemlerinin çevrimiçi hale gelmesiyle birlikte yapay zekanın önemli fırsatlar sunabileceğini öne sürmüştür. Smith’e göre yapay zeka özellikle örüntü tanıma, özellik çıkarımı, sınıflandırma, erişim hızı ve bilgi temsili gibi alanlarda katkı sağlayabilirdi (Smith, 1976). Bu öngörüler, günümüzde kütüphanelerde kullanılan birçok yapay zeka uygulamasının temelini oluşturmuştur.
Bu öncü çalışmadan yaklaşık 20 yıl sonra Esposito ve diğerleri (1998) dijital kütüphaneler özelinde benzer potansiyellere işaret etmiştir. Yazarlara göre yapay öğrenme, bilgi yakalama ve anlamsal indeksleme gibi görevlerde değerli bir destek sunabilir ve kullanıcı davranışlarından öğrenerek adaptif arayüzler geliştirebilirdi (Esposito vd., 1998). Bu erken dönem çalışmalar, yapay zekanın kütüphane hizmetlerindeki dönüştürücü potansiyelini öngörmüş ve günümüzdeki gelişmelerin zeminini hazırlamıştır.
Fiziksel robotlar, yapay zeka ve RFID teknolojisi temelinde kitap seçme, taşıma ve envanter işlemleri için otonom olarak kullanılabilmektedir. Bazı öncü kütüphaneler, otonom navigasyon, rutin idari ve manuel görevlerin yürütülmesi ve öğrencilerin eğitimine yardımcı olma gibi işlevlere sahip robotlar geliştirmektedir (Vlachos vd., 2020).
Günümüzde yapay zeka teknolojileri, kütüphane hizmetlerinde giderek daha geniş bir kullanım alanı bulmaktadır. Temel olarak kütüphanelerde yapay zeka kullanımı, koleksiyonların erişilebilirliğini artırmak, kullanıcı deneyimini geliştirmek ve kütüphane operasyonlarını optimize etmek gibi amaçlara hizmet etmektedir. Bu amaçlar doğrultusunda, kütüphanelerde yapay zeka uygulamaları arasında sanal asistanlar, kaynak navigasyonu, etkinlik ve konferans yönetimi ile robot teknolojileri öne çıkmaktadır (Huang et al., 2023). Bu gelişmelerin somut bir örneği olarak, Stanford Üniversitesi Kütüphanesi’nde, koleksiyonları araştırmacılar için daha keşfedilebilir ve analiz edilebilir hale getirmeyi amaçlayan bir YZ Stüdyosu bulunmaktadır (Wheatley & Hervieux, 2019).
Cordell (2020) tarafından hazırlanan kapsamlı bir rapora göre, yapay zekanın kütüphanelerde en yaygın kullanım alanlarından biri de özel koleksiyonlar ve arşivler üzerinde makine öğrenimi uygulamalarıdır. “Tanımlayıcı yapay zeka” olarak adlandırılan uygulamalar, fotoğraflar, videolar, ses kayıtları ve el yazmaları gibi çeşitli materyalleri makine tarafından okunabilir verilere dönüştürerek koleksiyonların daha erişilebilir hale gelmesini sağlamaktadır (Cox, 2021). Özellikle metin ve veri madenciliği teknikleri, büyük ölçekli dijital koleksiyonların analizi için önemli fırsatlar sunmaktadır.
Ancak yapay zekanın kütüphanelerde uygulanmasında hala bazı zorluklar bulunmaktadır. Çoğu yapay zeka projesi ticari şirketlerden olgunlaşmış ürünlerin tanıtımına dayanmakta ve bu ürünler kütüphanenin mevcut sistem veya hizmetleriyle kolayca entegre edilememektedir. Yeni akıllı hizmet projeleri kendi içinde yeterli olmakta ve çoğu kütüphanenin sahip olmadığı yoğun teknik destek gerektirmektedir (Cox vd., 2019).
Sonuç olarak, yapay zekanın kütüphanelerdeki serüveni 1970’lerden günümüze kadar uzanan zengin bir geçmişe sahiptir. Smith’in erken dönem öngörülerinden Veaner’ın robotik vizyonuna, Chen ve Chen’in belge işleme önerilerinden günümüzün tanımlayıcı yapay zeka uygulamalarına kadar, yapay zeka teknolojileri kütüphanelerin dijital dönüşümünde kritik bir rol oynamıştır. Rhode Island Üniversitesi’nin YZ Laboratuvarı ve Çin Bilimler Akademisi’nin veri ekosistemi gibi modern girişimler, bu dönüşümün somut örneklerini oluşturmaktadır. Özellikle koleksiyon erişimi, kullanıcı deneyimi ve operasyonel süreçlerde sağladığı katkılarla yapay zeka, artık modern kütüphane hizmetlerinin vazgeçilmez bir bileşeni haline gelmiştir. Ancak bu teknolojilerin kütüphane sistemlerine entegrasyonunda yaşanan zorluklar ve yüksek teknik destek gereksinimleri, yaygın kullanımının önündeki engeller olarak varlığını sürdürmektedir.
KÜTÜPHANELERİN DİJİTAL DÖNÜŞÜM SÜRECİNDE YAPAY ZEKANIN ROLÜ
Kütüphanelerin dijital dönüşüm süreci, yapay zeka teknolojilerinin katalizör rolüyle şekillenmekte ve bu süreç teknik, kültürel ve operasyonel değişimleri beraberinde getirmektedir. Kütüphaneler, yapay zeka uygulamalarını benimserken kullanıcı ihtiyaçları, teknik altyapı, personel yetkinlikleri ve etik değerler gibi çeşitli faktörleri göz önünde bulundurarak stratejik bir yaklaşım sergilemektedir. Bu dönüşüm sürecinde, özellikle akademik kütüphanelerde yapay zeka teknolojileri, araştırma süreçlerini desteklemekte ve bilgiye erişimi kolaylaştırmaktadır
Dijital dönüşüm, kütüphanelerin iş süreçlerini, yetkinliklerini ve hizmet modellerini dijital teknolojilerin sunduğu fırsatlardan yararlanarak yeniden şekillendirmelerini gerektirmektedir. Yapay zeka, bu dönüşümün önemli bir bileşeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle akademik kütüphanelerde, yapay zeka teknolojilerinin kullanımı araştırma süreçlerini desteklemekte ve bilgiye erişimi kolaylaştırmaktadır.
Bu dönüşüm sürecinde kütüphanelerin yapay zeka stratejileri geliştirirken göz önünde bulundurmaları gereken önemli faktörler bulunmaktadır. Bunlar arasında kullanıcı ihtiyaçları, teknik altyapı gereksinimleri, personel yetkinlikleri ve etik konular yer almaktadır. Kütüphaneler, yapay zeka uygulamalarını benimserken açıklık, gizlilik ve erişilebilirlik gibi temel değerlerini korumaya özen göstermelidirler (Upshall, 2022).
Kütüphanelerin dijital dönüşüm sürecinde yapay zeka önemli bir katalizör rolü oynamaktadır. Bu dönüşüm sadece teknolojik değil, aynı zamanda kültürel ve operasyonel bir değişimi de gerektirmektedir. Huang ve diğerleri (2023) tarafından yapılan araştırmaya göre, kütüphaneler yapay zeka teknolojilerini benimserken kurumsal hedefleriyle uyumlu, dikkatli ve ölçülü bir yaklaşım sergilemektedir. Finansman olanakları, elde edilecek değer, kurumsal destek ve kütüphanecilerin uzmanlığı gibi faktörler, yapay zeka teknolojilerinin benimsenmesinde önemli rol oynamaktadır.
Cordell’in (2020) belirttiği gibi, kütüphanelerin dijital dönüşümünde yapay zeka uygulamaları üç temel strateji etrafında şekillenmektedir:
- Sorumlu ve açıklanabilir tanımlayıcı yapay zeka uygulamalarını modellemek
- Kütüphanecilerin veri yetkinliklerini kullanarak kurumsal yapay zeka kapasitesini geliştirmek
- Kurumsal ve toplumsal yapay zeka kapasitelerini artırmak için yapay zeka okuryazarlığını teşvik etmek
Wheatley ve Hervieux (2019), kütüphanelerin dijital dönüşüm sürecinde genellikle yeni teknolojilerin benimsenmesi konusunda reaktif bir yaklaşım sergilediğini belirtmektedir. Bu durum, teknolojilerin toplumda yaygın kullanıma ulaşmasını bekleyerek, daha kontrollü ve sürdürülebilir bir dijital dönüşüm sağlama stratejisinin bir parçası olarak görülebilir.
Kütüphanelerin dijital dönüşüm sürecinde yapay zeka teknolojileri, hem fırsatlar hem de sorumluluklar getirmektedir. Kütüphaneler bu teknolojileri benimserken, kullanıcı ihtiyaçlarını, etik değerleri ve kurumsal kapasitelerini göz önünde bulundurarak stratejik bir yaklaşım sergilemektedir. Bu dönüşüm sürecinde başarı, teknolojik yeniliklerin benimsenmesi kadar, kültürel ve operasyonel değişimlerin de etkin yönetimine bağlıdır.
KÜTÜPHANELERDE YAPAY ZEKA İLE KİŞİLEŞTİRİLMİŞ HİZMETLER
Yapay zeka teknolojileri, kütüphane hizmetlerinin kişiselleştirilmesinde çığır açıcı fırsatlar sunmaktadır. Kullanıcı davranışlarının analizi, etkileşimli içerik oluşturma, sanal asistanlar ve akıllı koleksiyon yönetimi gibi alanlarda yapay zeka uygulamaları, kütüphane hizmetlerini daha kişisel ve etkili hale getirmektedir. Bu süreçte, kullanıcı gizliliği ve veri güvenliği gibi etik konular da önemle göz önünde bulundurulmaktadır.
Yapay zeka teknolojileri, kütüphane hizmetlerinin kişiselleştirilmesinde önemli fırsatlar sunmaktadır. Upshall (2022)’ın belirttiği gibi, yapay zeka destekli sistemler kullanıcıların davranış ve tercihlerini analiz ederek kişiselleştirilmiş öneriler sunabilmekte ve araştırma süreçlerini destekleyebilmektedir. Bu kişiselleştirmenin en iyi örneklerinden biri, Singapur Merkez Halk Kütüphanesi’nde kullanıcıların yapay zeka tabanlı bir araç ile etkileşimli hikayeler oluşturabilmesidir. Benzer şekilde, Çin’in Changning Kütüphanesi’nde yapay zeka destekli bir avatar, kullanıcıların okuma geçmişlerini inceleyerek kişiselleştirilmiş kitap önerileri sunmakta ve robotlar bu kitapları kullanıcılara ulaştırmaktadır (Wheatley & Hervieux, 2019).
Kişiselleştirilmiş hizmetler arasında en dikkat çekici uygulamalardan biri de yapay zeka destekli sanal asistanlar ve sohbet robotlarıdır. Bu sistemler, kullanıcıların sorularını yanıtlamakta, kaynak aramalarına yardımcı olmakta ve kütüphane hizmetleri hakkında bilgi sağlamaktadır. Ancak Padilla (2019), bu hizmetlerin geliştirilmesinde kullanıcı gizliliği ve veri güvenliği gibi etik konuların dikkate alınması gerektiğini vurgulamaktadır.
Kişiselleştirilmiş hizmetlerin bir diğer önemli boyutu da koleksiyon yönetimidir. Huang ve diğerleri (2023), yapay zeka teknolojilerinin koleksiyon geliştirme ve ayıklama kararlarını desteklemek için kullanılabileceğini belirtmektedir. Sistemler, kullanım istatistiklerini analiz ederek hangi kaynakların daha fazla talep gördüğünü belirleyebilmekte ve buna göre koleksiyon geliştirme önerileri sunabilmektedir.
Yapay zeka teknolojilerinin kütüphane hizmetlerinin kişiselleştirilmesindeki rolü giderek artmaktadır. Singapur ve Çin’deki başarılı uygulamalar, bu teknolojilerin pratikteki potansiyelini göstermektedir. Ancak bu gelişmeler, beraberinde etik sorumlulukları da getirmektedir. Kütüphaneler, kullanıcı gizliliği ve veri güvenliğini gözeterek, yapay zeka destekli kişiselleştirilmiş hizmetleri geliştirmeye devam etmektedir. Koleksiyon yönetiminden sanal asistanlara kadar uzanan geniş bir yelpazede, yapay zeka teknolojileri kütüphane hizmetlerini daha etkili ve kullanıcı odaklı hale getirmektedir.
Bu makalede yer alan içerikler, yalnızca genel bilgilendirme amaçlıdır ve Online Bilgi şirketine aittir. Bu içerikler, hukuki, mali veya teknik danışmanlık hizmeti niteliği taşımamaktadır ve kaynak gösterilmeden iktibas edilemez.
Online Bilgi firması, makaledeki bilgilerin doğru, güncel veya eksiksiz olduğunu garanti etmez ve bu bilgilerin içerebileceği hata, eksiklik veya yanlış anlaşılmalardan doğabilecek zararlardan sorumlu değildir.